Bir adam var, her gün bir şeyler yazıp, bir şeyler çalıyor...fena da değil hani...
Kimiz? Ne ayağız? Kaç kişiydik o zaman?
Bir zamanlar Gezi Parkı eylemleri vardı. Türk halkı çaresizdi, moraller sıfırdı. Bu günlerde Hamamcızade Haluk Efendi eşe, dosta, hısım-akrabaya şarkılar ve ufak ufak manidar sözler imayılleyip onların yüzlerini güldürme ihtiyacı duymaya başladı. Bu ihtiyaç zamanla keyif veren bir boyun borcu, bir takıntı, bir kaşıntı haline geldi... Yemeyip, içmeyip, yazmaya başlayan Efendi’nin genişleyen okuyan/anlayan kitlesi ve onlardan gelen geri bildirimlerin koltukları, kanepeleri olsun hep kabartması sayesinde o büyüdü ve bir e-posta fenomeni haline geldi. Sosyolojik, analitik ve melodik içeriği hayli gelişmiş olan bu küçük yazılar günlük hayatımızın birer parçası oldu... Biz de dedik ki 'gel sana bi blog açalım Efendi, herkesler görsün bu manzarayı, bu rengi'...
Bugun 3 Eylul 2013, Sali...erensanhayirliislerdiler..!
Bazen bir ruzgar eser, serinletir, seversin..bazen o ayni ruzgar bir firtina olur, felaket getirir, olumsuzluktur, bitsin istersin. Bir de sabah ruzgari vardir, bad-i saba dedikleri, ki; kimse hayir demez ona, herkes onun oksayan, gecen halini, sesini yukseltmeyen tavrini sever. Serin serin, ama usutmeyen, ilik ilik ama meltem tipi, bunaltmayan, hafif hafif, ama asaletinden sual olunmayacak bir agirliktadir o...sabah bekaretinde.
Su an baktigim sular, ruzgarlar aynen boyle de...onu paylasayim dedim herkesle, Iyi gunler olsun. H.
Bugun 2 Eylul 2013, Pazartesi, erensanhayirliislerdiler..!
Butun iyimserliginizle baslayin bu haftaya, bazi okullar erken aciliyor, yaz bitiyor, hazan mevsimi Istanbul'a hizli gelir boyle...Genellikle Balkanlar ve Ukrayna uzerinden bulutlar ucusmaya basladi miydi, arkasi ya yagmurdur ya firtina...
Agustos birdenbire eylul oluverir..Ne giyilecegi sasirilir; hepsinin caresi vardir, hepsi gecici durumlardir...okullar baslar - biter, tatilin bu denli cok oldugu bir gelisen ulkede bunlar sorun degildir. Ayrica, degismeyecek olan tek sey degisikligin kendisidir...
Unutmayin ki, degisime en iyi ayak uyduran en ustun varliktir, en akilli veya en guclu olan degil.. (bknz. Darwin - asagida..).
Bu haftanin gercek onemi, kimsenin 30 Agustos uzun haftasonunu tasarlarken dusunmedigi/ ya da dusunmek bile istemedigi savas ruzgarlaridir; insallah bir savas daha baslamaz...bu hepimiz icin zararli olacaktir; savasi destekleyen tarafta olmamali insan...barisin sonrasi, savasin ise hem oncesi, hem sirasi hem de sonrasi zordur...Siyasi tarafina hic girmeden yorumladim...tamamen insani yonden; basit ve sade - minimalist bir yaklasim.
Rasyonel degildir savas.!
Siyasi tarafina girersem, cikamayabilirim.
Soz & muzik Teoman ama bu kez Nil Karaibrahimgil soyluyor: Istanbul'da Sonbahar (2001)
Haftaniz kazasiz - belasiz, mevsim tazeliginde, huzur ve bereket icinde gecsin..!
Bugun 30 Agustos 2013, Cuma mubareque..erensanhayirliislerdiler..!
Zafer Bayramini pek de zaferlerle susleyemedik yillardir; secmenler olarak da, liderlerimiz de bunu basaramadi bunu; birlikte ya da ayri ayri..Bir milli macin kazanilmasi zafer olarak algilandi en fazla, o da cok olmadi.Kutlamalara ve uzun haftasonlarina yarar bu yazin son elveda bayrami..kutlu olsun.!
Zafer nedir..? Bir millet icin, bir ulke icin gurur duyulacak ne vardir...gundemdeki tarifi ne olmalidir...?
Onu bile bilemeyenlerimiz cogunlukta. Ne istedigimizi, hedeflerimizi bireysel olarak saptamak konusunda dahi acemiyiz hala... Bu millet destanlar yazmış, Ataturk ve o zamanki ulke vatandasi savasmis, kazanmis, biz ise 90 yildir tatil yapip kutlamalardayiz...Bugunun zaferleri savasarak olmamali; Microsoft, Apple, GoogleAmerikaliya degil tum dunyaya hergun kutlama ortamlari sunuyor...
Dusunmeniz icin; basit ve onemli...
3- 5 sene onceydi, Annemle hala konusabiliyorken sorayim dedim;
"Bizi cocuklugumuzdan beri kosturdunuz, beslediniz - kendi bildiginiz ve duydugunuz gibi buyutmeye calistiniz; bu beslenme bazen enine gitti - bazen boyuna..! Bazen protein oldu gida, bazen de nişasta...okullara gonderdiniz, not kapma ve lisan ogrenme pesinde kosturup durduk..Basarili olmamiz, diploma almamiz gerekiyordu; 'karneler iyi gelsin' dediniz; geldi - gelmedi; gurbet illere gittik; bitirdik, diplomalar aldik. Memlekete donduk, topragi optuk...'Askere git' dediniz, gittik...'Is, as, es' dediniz, calistik, basardik - basaramadik...'Evlen, evlenme, bu kiz olur - oteki olmaz', dediniz dinledik - dinlemedik..evlendik..'torun', dediniz; sevistik, zaten sevisip dururduk; isimize geldi onu da yaptik...Cocuklar, torunlar oldular, altlarina doldurdular. Sonra onlar okullu oldular. Sonra biz onlari yetistirmeye kosusturmaya basladik...Tuz torbasi bizim kafamiza gecti; bir de baktik ayni sorunlar, ayni caresizlikler, ayni sevincler - huzunler, dugunler - cenazeler...bir de baktik 40larimiz bitiyor, 50ler basliyor: donduk size baktik: ' simdi n'oolucak ?'diye sorduk; 'biz de bilmiyoruz ki, size hayati anlatirken biz de 40li yaslardaydik, o kadarini biliyorduk' dedi Anam...dusunceli, safyurekli ve bilge bir tavirla...cevabimi aldim da anlamaya calisiyorum hala hayati.
Bu kadar basitti hayat iste; Annem - Babam uzerinden hayati boyle tarif etmek de...
Onlar sakin, sabirli, dayanikli ve fedakardi..ya bizler; hem onceki nesillerin meziyetlerini hem de kendi ogrendiklerimizi ustune koyarak gelebiliyor muyuz bugunlere..cocuklarimizi hazirlayabiliyor muyuz yarinlara..? Amerikan ve bati tarzi bireysel mi, yoksa toplu yasamaya , paylasmaya, boyun eymeye yatkin dogulu toplum tipi mi yetistiriyoruz onlari.? Veya daha basit: cocuk yetistirmenin riskini aliyor muyuz bile acaba..?
Stevie Wonder'dan bir sarki..Taa 1980lerden:
You Brought Some Joy Inside my Tears.
Yani diyor ki;
Sen benim gözyaşlarıma sevinç getirdin...
I've always come to the conclusion that 'but' is the way Of asking for permission to lay something heavy on one's head So I have tried to not be the one who'll fall into that line But what I feel inside, I think you should know
And baby that's you, you, you, made life history 'Cause you've brought some joy inside my tears And you have done what no one thought could be You've brought some joy inside my tears
I've always felt that tomorrow is for those who are too much afraid To go past yesterday and start living for today I feel that lasting moments are coming far and few between So I should tell you of the happiness that you bring
You, you, you made life history You brought some joy inside my tears You have done what no one thought could be You brought some joy inside my tears
Sevincli ya da huzunlu, gozyaslarinizi da birakin, aksinlar...Bir nev'i bosalsinlar, su icer doldurursunuz yerine...
Bugun 29 Agustos 2013, ugurlu persembe; erensanhayirliislerdiler...!
Gundemdeki siralamalar degisir bazen; ayaklar bas, baslar ayak oluverir.
Oncelikler es iken is, is iken de as olabilir. Klasik duzen once is, sonra es, sonra da es olarak saptanmistir aslinda; buna direnebilirsiniz ama sonunda teslim olmak durumunda kalacaginizdan bilmenizde ve bir an once uygulamanizda sayilmayacak faydalar olabilir..Sadece tavsiye, azicik dusunurseniz siralamanin es'e baglilik, sevgi ve saygi ile ilgisi yoktur; tam tersine cekirdek aileyi gercek anlamda sevmenin, yalniz es'i degil, cocuklari da korumanin, onlara hakettikleri sefkat ve ilgiyi verebilmenin en iyi yolu is'ten ve calismaktan, ekmegi kazanmaktan gecer...Ilk bakista pedersahi modern'e karsi bir felsefe yuzlesmesi gibi gorunse de, bu orijinal ve sasmayan olgu denemis - yanilmis, burnunu kanatmislarin birikiminden alinmis bir iksirdir...Bazen siralama gecici olarak degisir; es (zevce veya bey ya da cocuklar) one cikabilir...yemegin lezzeti aklinizi basinizdan alabilir, ya da aclik insani terbiye ediyor gibi gorunebilirse de, rutinde is, as, es hukum surecektir hep..
Ilgi cekici gunler yasadigimizin farkinda misiniz bilemem; planlanan hersey, bu aralar revize edilebilir; gunluk gelismeler, savas ruzgarlari, zaten varolan ekonomik savaslar, kim kimdir, neyin arkasindan hangi gundem gelir...bu kez ipleri kim cekecek, hangi orta oyunlarinin kurbani olacagiz, farkina varana dek ne kadar kaybedecegiz gelecegimizden..
Gunlerdir yazmaya ve ifade etmeye calistigim, herkesi barisci ve sakin olmaya davet ettigim bundandir, Benim hala umudum var, basbakan'dan capulcusuna, taxi soforunden, isci erkek ve kadinina, issizlerden, cok mesgul iskoliklere, ev kadinindan genclere kadar...protestoyu bile ayaginiz yere basarak, dogru ve yerinde, bilgili ve mantikla yapin, daha az yipranin, daha cok sesinizi duyurun diye: umarim bir ise yaramistir.
Muzigimiz bugun Mazhar Alanson'dan geliyor: Cem Yilmaz'ın ilk uzun metrajli filminden.
Bugun 28 Agustos 2013, carsamba..erensanhayirliislerdiler.!
Hani gectigimiz gunlerdeki degerli ugurlamalar sirasinda aklimiza dusmustu ya; hayatin aslindadugun - dogum ve cenazelerden ibaret de gorulebilecegi ve bu torenler, kutlamalar ve ugurlamalar uzerinden de anlamlandirabilecegi.
Iste dun gene bir kutlamada, solendeydik;
Ebru (Kahraman) Ulgenalp ile Selman Ulgenalp'in biricik ogullari Alp'in sunnet dugunu bana eski - buyuk aile, grande famiglia toplantilarini, dugun - dernek ve torenlerini, iliman torelerini hatirlatti .
Tore aslinda o kadar da korkunc bir sey degil, anane, gelenek, aliskanlik...ama aklimizda son yillarda bizi yonetmeye - yonlendirmeye calisan - "haberler" jargonunudan, hep "tore cinayetleri"kaldigindan, kan davalari kaldigindan "tore" kelimesi olumsuz bir onyargiya sahip olmamiza neden oluyor..
Zaten batili degil, etnik - dogulu bir sözcuk gibi; ama cok dogulu; taa Orta Asya'dan..daha cok Ulkucu Abilerin kullandiklari bir terim:"Toremize gore.." deyu basladilar miydi söze, "ejdadimiz da zaten..." diye devam ederler...
Neyse, simdi bu etnik/dandik yalan konulari birakip gune ve gercege donelim:
Bu, eskinin sosyal platformu olan torenler, toplanmalar, bugunku sosyal medya ile karsilastirilabilir belki..?!
Sarilmadan, opusup, dokunmadan, aclikla devam edegelen digital meraklar, birliktelikler...Gunun geregi ve olmazsa olmazları - eleştiremiyorum bile..yeterli midir, degildira, ama öaresi var midir baska..? Yoktur.!
Iste dun gece uzun zamandir gorusememis olan, ancak birbirinden hep haberdar yasayan, paralel evrenlerde degil, ancak paralel hayatlar yasamakta olan, 50 yillik mazisi olan akraba, kuzen, 2.kuzen, 3. kusak, Egeli; Manisa/Demircili, Izmirliler, Istanbul uclu, 1930'lardan beri buradakiler, sonradan katılanlar, dogu-bati- kuzey- guney, onum -arkam - sagim - solumda olanlarla sobelestik. Paylasimin o kadar eski ve derin oldugundan hareketle, bazen gozlerimiz doldu, cogunlukla gulustuk ama hep hayati paylastik.
Darginlar - kuskunler, hastalar/ustalar, uzuntuleri/yaslari henuz gecmemis olanlar bile ayrisamadilar, kacamadilar bu hos paylasimdan, giyablarinda nasiplerini aldilar, anildilar...
Hangi baglamda.? Kucuk kardesimiz Alp'in 20 gram fazlaliginin alinmasi baglaminda...O'nun tum torenlerinin en az dun aksamki kadar hos gecmesini diliyoruz...
Muzigimiz damardan Mahzun Redrose'dan..
Hepimiz Kardesiz
Bu arada, yine bir Ege hikayesi anlatan 1960'lardan bir Yeşilçam yapıtına bakın..
Yeni nesil Erenler, Kahramanlar, Gursoylar, Ornekler, Menemenliogullari, Eralpler, Daglilar, Onerler, Ercanlar, Tanillar, Ulgenalpler, Yardimcilar, Guckanlar, Ozcanlar, Burkaylar, Satilmisgiller..!
Kulaginiza kupe olsun: yeni sosyal medya yokkene sosyal hayat vardi, bugun bu imkanlar gelismisken, genislemisken; herkesin bir akilli telefonu varken, eski sosyal koklerinizi ayakta tutmak icin de kullanin / kullandirin bunu...eski tufeklere resim gonderin, sadece yeni arkadasliklar icin degil eski ve orijinlerinizin de canli kalmasi icin gayret edin lutfen; 40'li yaslara geldiginizde en gercek dostluklarin, en karsiliksiz birlikteliklerin "Buyuk aile" olgusundan gectigini farkedeceksiniz cunku...Gec olmadan sarilin buna..Ozellikle 1970 ve sonrasi dogmus olan darbeli kusaklara sesleniyorum.
Bugun 27 Agustos, 2013, Sali; erensanhayirliislerdiler.!
Dun n'ooldu da yazamadik, sarki soyleyemedik; bu cok onemli degil artik: " dun dundur, bugun bugundur"... S. Demirel de boyle demisti; ki, o simdi emekli, ben de emekli oldum; yani ben de ayni tip seyler söyleyip demagojiye girebilirim...ya da ben de her fahişenin bir hikayesi oldugu gibi " neden yazamadigim" konusunda duygu somurusune varan savunmalar yapabilirim.
Yooo, yapmam; sadece Cumartesi/ Pazar, 24 saatligine, bir is icin apar topar ve plansiz Kibris'a gidince, tum planlar/ programlar, domino gibi etkilendi ve birbirinin ustune devrildi...
yanginda ilk kurtarilacak olan da bizim sabah ruzgari oldu, pazartesinin agir programindan, birikenlerden, medikal, spor, is - guc, Cumadan artakalan odeme, alacak - verecek durumlarindan etkilendik, affola.!
Buna bagli olarak Kipris'imizin acili ama gulenyuzunu, insanlarin sicak ve hala - herseye ragmen iyimser beklentileri, Anavatan ile duyduklari gururu her ortamda dile getirmeleridir aklimda kalan. Baris bazen savastan da zor oluyor, ayni gercek bazen kurgudan daha garip oldugu gibi...
Insallah, umuldugu gibi Mart 2014'te siyasi bir cozum gelir ama gozlemimi soylemeliyim; hicbirsey uzaktan goruldugu gibi degil.
Pazartesiyi unutmamak adina bir pazartesi sarkisi:
Rainy Days & Mondays; merhum ve masum, kadife sesli Karen Carpenter'dan geliyor. 1971.
Talkin' to myself and feelin' old Sometimes I'd like to quit Nothing ever seems to fit Hangin' around nothing to do but frown Rainy days and mondays always get me down What I've got they used to call the blues Nothin' is really wrong Feelin' like I don't belong Walkin' around some kind of lonely clown Rainy days and mondays always get me down
Funny but it seems I always wind up here with you Nice to know somebody loves me Funny but it seems that it's the only thing to do Run and find the one who loves me
What I feel has come and gone before No need to talk it out We know what it's all about Hangin' around nothing to do but frown Rainy days and mondays always get me down
Funny but it seems that it's the only thing to do Run and find the one who loves me
What I feel has come and gone before No need to talk it out We know what it's all about Hangin' around nothing to do but frown Rainy days and mondays always get me down Hangin' around nothing to do but frown Rainy days and mondays always get me down
Bu pazartesi gunleri, ise -guce - okula baslamak zaten yeteri kadar huzun verdi hayat boyunca, Iyi ki atladik bu hafta.
Bugun 23 Agustos 2013 , Cuma; erensanhayirliislerdiler.:)..!
Hemen konuya girecegim bu sabah; cunku odemeler ve tahsilatlar var bekleyen...:)
Kul kurar kader gulermis..! Kimbilir bu odemeler ve tahsilatlar arasinda bizi bekleyen, başetmemiz gerekecek neler var yolumuzda..!? Sabah daha erken iken, gun henuz kirlenmemisken, temiz bir sayfa acarken, muzik ve iyi niyetlerle baslayalim mubareque Cuma'ya. Zaten Husnu Mubarek de salıverildi, oyunun bir parcasi olarak nasil olsa - "bize birsey olmaz" dedirtecek cinsten guc gosterileri devam ediyor.
Dunyanın ve ulkenin yakın gelecegi icin Eylul/Ekim 2013 tarihte cok onemli beklentilere gebe...sezaryen veya normal; mutlaka bir dogum/dogumlar olacak. Allah, hepimize, secilmis- secilmemis liderlere, yuzeydeki veya derin devletlere ve dunyanin vatandaslarina akil, fikir, dirlik, akl-i selim, saglik, kabiliyet ve huzur versin..!
Bir hadise gore:
"Tum canlilar bir gun olumu tadacaktir"
Usta Can Dundar'a gore ise;
"...ama hayati sadece bazilari tadacaktir. "
Hayati tadabilenlerden olun.
Bu hayati, muzik uzerinden okuyup , izlemek, cozebilmek de mumkun; baska sanatlar ve sanatcilar uzerinden de...
Tarih okuyarak hayati cozumlemek bir yontemdir, felsefeyi anlayarak da...onemli olan meraktir, anlayabilmek icin gosterilen cabadir... arkanizda birakacaginiz ayak izleri ona gore sekillenecektir.
Haydi yasayin, Cuma'nin parasal gereklerini yasarken, hayir yapma ve yardim etme chakra'larinizi da acik tutmayi ihmal etmeyin lutfen.! Sonrasi haftasonu nasil olsa, kurtlarinizi doker - eglenebilirsiniz gene...
Queen Madonna'dan bir klasik: La Isla Bonita
Samba caldiginda gunes yukseklerde olacak kulaklarımı cınlatacak ve gozlerimi yakacak ..senin Ispanyol ninnin
Last night I dreamt of San Pedro Just like I'd never gone, I knew the song A young girl with eyes like the desert It all seems like yesterday, not far away
Tropical the island breeze All of nature wild and free This is where I long to be La isla bonita And when the samba played The sun would set so high Ring through my ears and sting my eyes Your Spanish lullaby
I fell in love with San Pedro Warm wind carried on the sea, he called to me Te dijo te amo I prayed that the days would last They went so fast
Tropical the island breeze All of nature wild and free This is where I long to be La isla bonita And when the samba played The sun would set so high Ring through my ears and sting my eyes Your Spanish lullaby
I want to be where the sun warms the sky When it's time for siesta you can watch them go by Beautiful faces, no cares in this world Where a girl loves a boy, and a boy loves a girl
Last night I dreamt of San Pedro It all seems like yesterday, not far away
Tropical the island breeze All of nature wild and free This is where I long to be La isla bonita And when the samba played The sun would set so high Ring through my ears and sting my eyes
Your Spanish lullaby La la la la la la la Te dijo te amo La la la la la la la El dijo que te ama