Kimiz? Ne ayağız? Kaç kişiydik o zaman?

Bir zamanlar Gezi Parkı eylemleri vardı. Türk halkı çaresizdi, moraller sıfırdı. Bu günlerde Hamamcızade Haluk Efendi eşe, dosta, hısım-akrabaya şarkılar ve ufak ufak manidar sözler imayılleyip onların yüzlerini güldürme ihtiyacı duymaya başladı. Bu ihtiyaç zamanla keyif veren bir boyun borcu, bir takıntı, bir kaşıntı haline geldi... Yemeyip, içmeyip, yazmaya başlayan Efendi’nin genişleyen okuyan/anlayan kitlesi ve onlardan gelen geri bildirimlerin koltukları, kanepeleri olsun hep kabartması sayesinde o büyüdü ve bir e-posta fenomeni haline geldi. Sosyolojik, analitik ve melodik içeriği hayli gelişmiş olan bu küçük yazılar günlük hayatımızın birer parçası oldu... Biz de dedik ki 'gel sana bi blog açalım Efendi, herkesler görsün bu manzarayı, bu rengi'...

Thursday, August 29, 2013

Gunaydin, ugurlu pers!..

Bugun 29 Agustos 2013, ugurlu persembe; erensan hayirli isler diler...!

Gundemdeki siralamalar degisir bazen; ayaklar bas, baslar ayak oluverir. 
Oncelikler es iken is, is iken de as olabilir. Klasik duzen once is, sonra es, sonra da es olarak saptanmistir aslinda; buna direnebilirsiniz ama sonunda teslim olmak durumunda kalacaginizdan bilmenizde ve bir an once uygulamanizda sayilmayacak faydalar olabilir..Sadece tavsiye, azicik dusunurseniz siralamanin es'e baglilik, sevgi ve saygi ile ilgisi yoktur; tam tersine cekirdek aileyi gercek anlamda sevmenin, yalniz es'i degil, cocuklari da korumanin, onlara hakettikleri sefkat ve ilgiyi verebilmenin en iyi yolu is'ten ve calismaktan, ekmegi kazanmaktan gecer...Ilk bakista pedersahi modern'e karsi bir felsefe yuzlesmesi gibi gorunse de, bu orijinal ve sasmayan olgu denemis - yanilmis, burnunu kanatmislarin birikiminden alinmis bir iksirdir...Bazen siralama gecici olarak degisir; es (zevce veya bey ya da cocuklar) one cikabilir...yemegin lezzeti aklinizi basinizdan alabilir, ya da aclik insani terbiye ediyor gibi gorunebilirse de, rutinde is, as, es hukum surecektir hep..
Ilgi cekici gunler yasadigimizin farkinda misiniz bilemem; planlanan hersey, bu aralar revize edilebilir; gunluk gelismeler, savas ruzgarlari, zaten varolan ekonomik savaslar, kim kimdir, neyin arkasindan hangi gundem gelir...bu kez ipleri kim cekecek, hangi orta oyunlarinin kurbani olacagiz, farkina varana dek ne kadar kaybedecegiz gelecegimizden..
Gunlerdir yazmaya ve ifade etmeye calistigim, herkesi barisci ve sakin olmaya davet ettigim bundandir, Benim hala umudum var, basbakan'dan capulcusuna, taxi soforunden, isci erkek ve kadinina, issizlerden, cok mesgul iskoliklere, ev kadinindan genclere kadar...protestoyu bile ayaginiz yere basarak, dogru ve yerinde, bilgili ve mantikla yapin, daha az yipranin, daha cok sesinizi duyurun diye: umarim bir ise yaramistir.

Muzigimiz bugun Mazhar Alanson'dan geliyor: Cem Yilmaz'ın ilk uzun metrajli filminden.
Benim hala umudum var (1998)


No comments:

Post a Comment